Tasarrufun İptali Davası
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI NEDİR ?
Tasarrufun iptali davası, borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı hileli işlemlerin iptali için açılan bir dava türüdür.
Alacaklılar, kesinleşmiş bir icra takibi ile borçlunun mal varlıklarını icra daireleri aracılığıyla satışa çıkararak alacaklarına ulaşabilmektedir. Ancak kimi zaman borçlular, alacaklı icra takibine başlamadan ya da alacaklarının vadesi gelmeden önce, kayıtlı mal varlıklarını güvendiği kişilere devrederek haciz uygulanmasını engellemeye çalışmaktadır. Bu halde alacaklının yardımına İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca düzenlenen tasarrufun iptali davası koşmaktadır. Böylece alacaklı, söz konusu mal varlığını icra dairesi aracılığıyla satışa sunma hakkını elde ederek alacağını tahsil edebilmektedir.
Bazen tasarrufun iptali davası açılan taşınmaz, devralan üçüncü şahıs tarafından elden çıkarılmaktadır. Bu durumda, tasarrufun iptali davası bedele dönüşür ve taşınmazı devralan ancak daha sonra elden çıkaran üçüncü şahıs tazminata mahkûm edilir. Tazminat miktarı, taşınmazın elden çıkarıldığı piyasa değeri üzerinden hesaplanır.
NE TÜR İŞLEMLER İÇİN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILABİLİR ?
Tasarrufun iptali davası denildiğinde akla genellikle taşınmaz devirleri gelmektedir. Ancak, bu dava borçlunun alacaklıyı zarara uğratmayı amaçlayan her türlü tasarrufunu kapsar. Mal kaçırma eylemi, borçlunun aktif mal varlığını azaltması ya da devretmesi şeklinde olabileceği gibi, pasif mal varlığını artırması biçiminde de gerçekleşebilir. İcra İflas Kanunu’nun 279. maddesinde belirtildiği üzere, borçlunun mal varlığı üzerinde rehin vermesi, olağan ödeme yöntemleri dışında bir şekilde ödeme yapması veya vadesi gelmemiş bir borcu ödemesi gibi durumlar da tasarrufun iptali davasına konu edilebilir. Bu maddeyle belirtilen haller sınırlı değildir; örneğin, borçlunun, evlilik birliği içinde edinilen tüm mal varlıklarını anlaşmalı boşanma yoluyla eşine devretmesi de tasarrufun iptali davasına tabi olabilir. Sonuç olarak, borçlunun alacaklının haklarını zedeleyecek nitelikte yaptığı her türlü tasarruf, iptal davasına konu olabilmektedir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINA KONU OLABİLECEK TASARRUFLAR VE ŞARTLARI
İcra ve İflas Kanunu, iptal davasına konu olabilecek tasarrufları 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlemiştir. İptali talep edilen tasarrufun hangi madde kapsamında değerlendirileceği ve hangi hukuki gerekçeyle iptal edileceği, hâkimin takdirine bağlıdır. Davacı tasarrufun iptali davası açarken belirli bir maddeye dayanmış olsa bile, hâkim diğer maddeleri de dikkate alarak iptal kararı verebilir. Bu durum, mahkemenin kapsamlı bir değerlendirme yapma yetkisini ve davanın tüm yönlerinin dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
İvazsız Tasarrufların Butlanı (İİK m. 278):
Borçlunun, haciz tarihinden önceki iki sene içerisinde yapmış olduğu karşılıksız kazandırmalar/bağışlar/hediyeler için İİK m.278 uyarınca tasarrufun iptali davası açılabilir. Ancak bu madde, hacizden önceki iki sene içinde yapılan tasarruflar için geçerlidir. Ayrıca İİK m.278/2 ile aşağıdaki hallerde yapılan tasarrufların bağışlama sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
1. (Anayasa Mahkemesi’nin farklı tarihlerde verdiği kararlar neticesinde 1. Fıkra hükmünde sayılan tüm haller ilga edilmiştir. Şu an yalnızca evlat edinen ve evlatlık arasındaki kazandırmalar bağışlama sayılmaktadır. Ancak bu hüküm de 22.7.2025 tarihinde yürürlükten kalkacaktır)
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri kanunen bağışlama hükmünde olup iptale tabidir.
Acizden Dolayı Butlan (İİK m. 279):
Bu madde ile borçlunun, hacizden veya mal bulunmaması sebebi ile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır
1. Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmiş olduğu haller hariç olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler,
2. Para veya alışılmış ödeme vasıtalarının dışında bir şekilde yapılan ödemeler,
3. Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler,
4. Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler batıl olup iptale tabidir.
Bu işlemlerin lehtarı olan kişinin, borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat etmesi gerekmektedir. Aksi halde tasarruf işlemleri iptal edilecektir.
Zarar Verme Kastından Dolayı İptal (İİK m. 280):
Bu madde, borçlunun alacaklılarına zarar verme niyetiyle gerçekleştirdiği işlemlerin, borçlunun mali durumunun ve mal kaçırma kastının, işlemin diğer tarafı tarafından bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda iptal edilebileceğini hükme bağlamaktadır.
Eğer devralan üçüncü şahıs ile borçlu arasında karı-koca, üçüncü dereceye kadar kan veya kayın hısımlığı, evlat edinen-evlatlık gibi bir akrabalık ilişkisi varsa, borçlunun mali durumunu ve mal kaçırma niyetiyle yaptığı devir işlemlerini bildiği varsayılır. Bu tür bir akrabalık ilişkisi bulunduğunda, ispat yükü devralan üçüncü şahsa geçer ve borçlunun mal kaçırma kastını bilmediğini kanıtlaması beklenir. Aksi takdirde, tasarruf işlemleri iptal edilir.
Kanunun üçüncü fıkrası, tacir olan borçlular için özel bir düzenleme getirmiştir: Eğer borçlu/tacir, ticari işletmesinin önemli bir kısmını, işyerindeki ticari malların tamamını veya büyük bir bölümünü devretmiş ya da satmışsa, alacaklılarına zarar verme niyetiyle hareket ettiği kabul edilir. Borçludan bu malları devralan veya satın alan üçüncü şahsın, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastını bildiği varsayılmaktadır. Bu karinenin çürütülmesi için kanunda belirtilen şekiller şunlardır:
-
- Borçlu veya üçüncü şahıs, devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay önce bu durumu, tasarrufun iptali davasını açan alacaklıya yazılı olarak bildirmişse,
-
- Devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay önce bu durumu, ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhalar asarak ve Ticaret Sicili Gazetesi aracılığıyla, mümkün değilse tüm alacaklıların öğrenmesini sağlayacak şekilde ilan ettirmişse,
bu koşullar sağlandığında söz konusu karine çürütülebilmektedir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ TARAFLARI KİMLERDİR ?
Tasarrufun iptali davasının davacısı, alacağını tahsil edemeyen alacaklıdır. Davalılar ise borçlu ile mal varlığını devralan üçüncü kişidir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR ?
Tasarrufun iptali davasının temel koşulu, borcun tasarruf işleminden önce doğmuş olmasıdır. Borcun doğumundan önce gerçekleştirilen tasarrufların iptali mümkün değildir. Borcun doğum tarihi, hukuki ilişkinin türüne bağlı olarak farklı şekillerde belirlenir. Örneğin, kambiyo senedine dayanan bir alacakta borcun doğum tarihi senedin vade tarihi değil, düzenlenme tarihidir. Kredi sözleşmelerine dayanan alacaklarda ise borcun doğum tarihi, kredi taksitlerinin tarihleri değil, sözleşmenin imzalandığı tarihtir.
Bir diğer koşul ise kesinleşmiş bir alacağın varlığıdır. Ancak bu şart, tamamlanabilir bir dava şartıdır; yani icra takibi kesinleşmeden tasarrufun iptali davası açılabileceği gibi, dava açıldıktan sonra icra takibine geçmek de mümkündür. Bu durumda mahkeme, icra takibinin kesinleşmesini (tebligat süreleri ya da itirazın iptali davasının sonucunu) bekletici mesele olarak ele almalıdır.
Ancak, kesinleşmiş bir alacağın varlığı yeterli değildir; bu alacağın gerçek bir alacak olması da gerekmektedir. Zira bazen kötü niyetli kişiler, basit bir kambiyo senedi ile kendilerini borçlandırarak devrettikleri mal varlıklarına ilişkin danışıklı tasarrufun iptali davaları açtırabilmektedir. Bu durum, mal varlığını satın alan iyi niyetli kişiler açısından ciddi mağduriyetlere yol açabilir. Eğer davalı devralan, alacağın gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmadığını iddia ederse bu durum, ön sorun olarak değerlendirilecektir. Böyle bir durumda alacaklı, alacağının gerçek bir alacak olduğunu ispat etmekle yükümlüdür.
Tasarrufun iptali davasının son şartı ise borçlu hakkında kesin (İİK m. 143) veya geçici (İİK m. 105) aciz vesikasının alınmış olmasıdır. Ancak bu şart da tamamlanabilir dava şartları arasındadır; yani aciz vesikası olmadan tasarrufun iptali davası açılabilir. Bu halde aciz vesikası, tasarrufun iptali davası kesinleşene kadar, istinaf ve temyiz aşamalarında da dosyaya sunulabilir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ARABULUCULUĞA TABİ MİDİR ?
Tasarrufun iptali davası, zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi değildir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE VE ZAMANAŞIMI
Tasarrufun iptali davasında hak düşürücü süre, İcra İflas Kanunu’nun 284. maddesi uyarınca 5 yıldır. Bu süre, tasarruf işleminin gerçekleştirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dolayısıyla, tasarrufun iptali davası, geriye dönük 5 yıl içinde yapılan tasarruf işlemleri için açılabilir. Öte yandan, İİK’nın 278 ve 280. maddelerinde belirtilen süreler ise icra takip tarihine ilişkindir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Tasarrufun iptali davalarında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Bu dava, basit yargılama usulüne tabidir.
Tasarrufun iptali davası, taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı için yetkili mahkeme, genel yetki kurallarına göre belirlenir. Buna göre yetkili mahkeme, davalılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA HARCA ESAS DEĞER
Tasarrufun iptali davalarında harç, takip konusu alacak ile iptali talep edilen tasarruf konusu şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden belirlenir. Eğer dava konusu mal varlığı elden çıkarılmışsa harca esas değer, devralan 3. Şahsın taşınmazı elden çıkardığı tarihteki rayiç değeri üzerinden belirlenecektir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVALARINDA İHTİYATİ HACİZ VE DAVALIDIR ŞERHİ
Tasarrufun iptali davalarında ihtiyati haczi düzenleyen İİK’nın 281. maddesine göre, hâkim, alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verebilir. Hâkim, bu kararı teminatsız olarak verebileceği gibi, dilediği miktarda bir teminat talep etme yetkisine de sahiptir.
Tasarrufun iptali davası, satışa engel olmadığından, dava devam ederken dava konusu taşınmaz elden çıkarılabilir. Bu durumda hak kaybı yaşamak istemeyen davacı alacaklı, tasarrufun iptali davasının tapuya şerh edilmesini talep edebilir. Eğer şerh işlemine rağmen taşınmaz devredilirse, son devralan şahsın iyi niyet savunması geçersiz hale gelecektir. Böylece davacı alacaklı, davasını son devralan kişiye de yöneltebilecektir.
AYNI TAŞINMAZ/TASARRUF İŞLEMİ İÇİN BİRDEN FAZLA TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILMIŞSA NE OLUR?
Aynı tasarruf işlemi için birden fazla tasarrufun iptali davası açılması durumunda, bu davaların birlikte görülmesi gerekmektedir. Davanın kabulü halinde, dava açan alacaklılara hacze iştirak koşulları dikkate alınarak bir sıra cetveli hazırlanacak ve ödemeler bu sıraya göre yapılacaktır. Hacze iştirak koşullarının belirlenmesinde İcra İflas Kanunu’nun 100. ve 268. maddeleri esas alınacaktır.
BORÇLUNUN İFLASI HALİNDE TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
Borçlunun iflasından sonra tasarrufun iptali davası açma hakkı, iflas masasının yasal temsilcisi olan iflas idaresine geçer. Bu halde alacaklının iptal davası açabilmesi için alacaklılar toplantısında kendisine İİK 245.madde gereğince yetki verilmesi gereklidir. İflas idaresi bu hakkını kullanmazsa davacı kişisel hakkına dayalı olarak davasına devam eder.
Tasarrufun iptali davası açıldıktan sonra borçlunun iflas etmesi halinde, İİK’nun 191.maddesine göre masadaki mallar üzerindeki her türlü tasarruf alacaklılara karşı hükümsüz olacağından öncelikle iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalıdır. İflas kararı henüz kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi gerekir. Kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilir. Bu sürede davacı alacaklı, davayı takip konusunda iflas idaresinden yetki almalı ve dosyaya sunmalıdır. Yetki belgesi sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek davanın esasının incelenmesi ve hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekir.
MUVAZAA NEDENİYLE VEYA TBK M.19 UYARINCA TASARRUFUN İPTALİ DAVASI İLE İİK 277 vd. MADDELERİ UYARINCA TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ FARKLARI
Yukarıda izah ettiğimiz üzere tasarrufun iptali davası, 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Alacaklı, bu süre zarfında tasarrufun iptali davası açmamışsa Borçlar Kanunu m.19’da düzenlenen genel muvazaa maddesine dayanarak her zaman tasarruf işleminin iptalini talep edebilmektedir. Ayrıca bu davada aciz vesikası da dava şartı değildir. Yani muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali davası, İİK m.277 vd maddeleri uyarınca ikame edilen tasarrufun iptali davası gibi şekil şartlarına tabi değildir.
Bu davada İİK m.278 ve devamı maddeleri kıyasen uygulanacaktır ancak alacaklı, İİK m.278,279 ve 280’de sayılan karinelerden faydalanamayacaktır. Misalen, İİK m.280 uyarınca tasarruf işleminin iptal edilebilmesi için devralan şahsın, borçlunun mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini bilmesi gerekir. Ancak borçlu ile devralan arasında karı-koca, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlığı, evlat edinen-evlatlık ilişkisi bulunması halinde devralan şahsın, Bu durumda, devralan mal kaçırma kastını bilmediğini ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, TBK’nın 19. maddesine dayanarak muvazaa nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasında, borçlu ile devralan arasında böyle bir akrabalık ilişkisi olsa bile, muvazaanın ispat yükümlülüğü alacaklıya ait olacak ve İİK’nın 280/2. maddesinde belirtilen karinelerden yararlanamayacaktır.
Muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali davasının bir diğer önemli farkı ise yargılama usulüdür. TBK m. 19 uyarınca açılan tasarrufun iptali davası, yazılı yargılama usulüne tabidir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDAN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALIYIM ?
Son dönemde, özellikle bankalar ve varlık yönetim şirketleri, tasarrufun iptali davalarını sıklıkla başvurmaktadır. Tarafınıza bu şekilde tasarrufun iptali davası açılmasını engellemek için, taşınmaz veya araç satın alırken rayiç bedellere uygun ve banka kanalıyla ödeme yapmanız son derece önemlidir.
Tasarrufun iptali davasına muhatap olunması halinde öncelikle banka dökümleri çıkarılmalı ve taşınmazı devreden borçluya yapılan ödemelere ilişkin dekontlar hazır edilmelidir. Tasarruf işleminin muvazaalı ya da danışıklı olmadığını gösteren tüm deliller toplanmalı ve cevap süresi içinde dosyaya sunulmalıdır. Bu süreç, titizlikle yürütülmesi gereken hassas bir süreçtir; bu nedenle profesyonel hukuki destek almakta fayda vardır.