Müstakbel Alacakların Haczi
Bu yazımızda, müstakbel alacakların haczi konusunu ve bu hususa ilişkin yargı kararlarını inceleyeceğiz.
1)Müstakbel Alacak Ne Demektir ve Müstakbel Alacakların Haczi Mümkün Müdür?
Yargıtay içtihatları ve doktrin ışığında müstakbel (beklenen/doğacak) bir alacaktan bahsedebilmek için iki şartın bir arada bulunması gerekmektedir:
- Hukuki ilişkinin mevcut olması,
- Bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması.
Bir alacağın, müstakbel alacak olarak nitelendirilebilmesi için miktarının belirli olması koşulu aranmamıştır. Devam eden (süregelen) bir hukuki ilişkinin varlığı ve alacağın cinsinin (para, emtia, mal vs) belirli olması yeterlidir. Doktrinde bu türlü hukuki ilişkilere örnek olarak kira alacağı, müteahhidin kurumdan olan hak ediş alacağı, banka teminat mektuplarından doğan alacak, mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinden doğan alacak, ortaklıktaki tasfiye, kâr payı, faiz, avans ve masraf alacağı verilmiştir. Bunun yanında borçlu ve üçüncü şahıs arasındaki hizmet sözleşmesi (güvenlik hizmetleri gibi) de bu kapsamda sayılabilecektir. Borçlu ve üçüncü şahıs arasında bu türden bir hukuki ilişki olması durumunda müstakbel alacakların haczedilebileceği Yargıtay ve doktrin tarafından kabul edilmiştir.
Buna karşılık, takip borçlusu ile üçüncü kişi arasındaki hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayalı alacaklar, müstakbel alacak değildir. Uygulamada bu ilişkiye verilebilecek en yaygın örnek, banka – müşteri ilişkisidir. Banka ile borçlu arasında hukuki bir ilişki (mevduat sözleşmesi) bulunduğu düşünülse dahi bu ilişki, taraflar arasında –muhtemel- alacak beklentisi doğuran bir ilişki değildir. Banka uhdesinde borçluya ait bir hak veya alacağın doğması, tamamen borçlunun inisiyatifindedir. Bu sebeple, haciz ihbarnamesinin tebliğinden sonra borçluya ait banka hesabına giren para, “sırf ümit ve ihtimale dayanan alacak” kapsamına girecek ve haczi mümkün olmayacaktır.
2)İcra ve İflas Kanunu m.78 ve m.89 Hükümleri Uyarınca Üçüncü Kişilerdeki MEVCUT Hak ve Alacakların Haczi
Müstakbel alacakların haciz usulüne ilişkin kısma geçmeden evvel İİK m.78 ve İİK m.89 hükümleri uyarınca hak ve alacak haczinin ne olduğuna kısaca değinmek isteriz.
Alacaklı, borçlunun üçüncü şahısta bulunan hak veya alacağının haczi için iki ayrı yol izleyebilir. Bunlardan ilki, İİK m.89’da zikredilen prosedürü uygulamaktadır. Diğer yol ise borçluya ait malvarlığının haczini düzenleyen (esasen taşınmaz, araç vs. haciz taleplerinde başvurulan) İİK m.78 hükmüdür. Bir başka deyişle alacaklı, borçlunun üçüncü şahıslarda bulunan hak ve alacaklarının haczi için İİK m.89 uyarınca birinci haciz ihbarnamesi gönderilmesini yahut İİK m.78 uyarınca haciz tezkeresi gönderilmesini icra müdürlüğünden talep edebilecektir. (Yazımızın devamında İİK m.89 usulünü “haciz ihbarnamesi” olarak, İİK m.78 usulünü ise “haciz tezkeresi” olarak dile getireceğiz.)
Esasen haciz ihbarnamesi ve tezkeresini ayıran temel fark, kanunun bu iki kuruma bağlamış olduğu sonuçtur.
Birinci ve ikinci haciz ihbarnamesini tebliğ alan üçüncü şahıs,
- Her iki ihbarnameye de kendisine tanınan 7 günlük süre içinde itiraz etmemişse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır. Bu saatten sonra kendisine üçüncü bir haciz ihbarnamesi gönderilir ve uhdesinde sayılan borcu ödemesi yahut menfi tespit davası açması için 15 günlük mühlet verilir. Bu süre zarfında da 3. Şahsın sessiz kalması halinde 3. Şahıs, haciz ihbarnamelerinde yazılı borç miktarı kadar icra dosya borcundan sorumlu olur ve takip borçlusu muamelesi görür.
- İhbarnameye itiraz ettiği takdirde alacaklının, İİK m.89/4 uyarınca tazminat davası açma ve İİK m.331 uyarınca hakikate muhalif beyanda bulunmaktan icra ceza mahkemesine şikâyette bulunma hakkı doğar.
- Borcunu kabul ettiği takdirde, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerini göndermeye gerek kalmaksızın takip borçlusu muamelesi görür.
Görüldüğü üzere kanun koyucu, haciz ihbarnamesine karşı susmayı, itirazı ve kabulü bir sonuca bağlamış ve esasında alacaklıyı koruyan bir takım düzenlemelere yer vermiştir.
Haciz tezkeresini tebliğ alan üçüncü şahıs,
- Tezkereye cevap vermemişse yahut itiraz etmişse alacaklının, İcra ve İflas Kanunu uyarınca başvurabileceği hukuki bir yol bulunmamaktadır. Bu husus, 12. Hukuk Dairesi’nin ilke niteliğindeki kararları ile de sabittir.
- Borcunu kabul ettiği ihtimalinde ise açık ve net bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanaatimizce borcu kabul eden ancak icra dairesine ödemekten imtina eden 3. Şahsın takip borçlusu gibi muamele görmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında haciz tezkeresini tebliğ alan üçüncü şahsın “hak ve alacak var ise haciz gereği işlem yapmakla” mükellef olduğu dile getirilmektedir. Ancak uygulamada icra müdürlükleri, kabul beyanında bulunan üçüncü şahsa karşı icra takip işlemi yapmak isteyen alacaklının, bu yöndeki taleplerini geri çevirmektedir. Maalesef üçüncü şahıstaki alacak, böylece sürüncemede kalmaktadır.
Netice itibariyle mevcut alacaklar üzerine her iki yolla da haciz tatbik etmek mümkündür. Ancak haciz tezkeresinin tercih edilmesi halinde üçüncü şahsın susması ve itiraz etmesine karşı İcra ve İflas Kanunu uyarınca başvurulabilecek hukuki bir yol bulunmamaktadır. Bu noktada haciz ihbarnamesine ilişkin hükümler, alacaklıyı korumakta ve alacağına kavuşmasını kolaylaştırmaktadır.
3)İcra ve İflas Kanunu m.78 ve m.89 Hükümleri Uyarınca Üçüncü Kişilerdeki MÜSTAKBEL Hak ve Alacakların Haczi
Yukarıda kısaca izah ettiğimiz üzere MEVCUT hak ve alacakların haczinde uygulanacak usulde, alacaklıya serbesti tanınmıştır. Her iki usulde de geçerli bir haciz vardır ancak sonuçları farklılık göstermektedir.
Müstakbel alacakların haczinde ise Yargıtay’ın farklı dairelerinde farklı görüşler bulunmaktadır. Esasen görüş ayrılığı, müstakbel alacakların haczinin mümkün olup olmadığı hususunda değil; haczin hangi usulle, yani haciz tezkeresi ile mi yoksa haciz ihbarnamesi ile mi uygulanacağı noktasındadır. (12. Hukuk Dairesi’nin müstakbel alacaklara haciz işlenemeyeceği şeklinde anlaşılabilecek birkaç kararı bulunsa da istikrar kazanmış görüşü müstakbel alacakların haczedilebileceği yönündedir)
I) Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin Yaklaşımı
– Güncel tarihli kararları da dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde müstakbel alacakların yalnızca İİK m.78’e göre hazırlanmış haciz tezkeresi ile haczedilebileceği kanaatindedir.
-Bir kararında, müstakbel alacaklar için gönderilen haciz ihbarnamesinin, haciz müzekkeresi hükümleri doğurduğunu ve daha sonra doğan alacakların 3. Kişi tarafından icra dosyasına gönderilmesinde yasal bir engel olmadığını dile getirmiştir.
– Daire, haciz ihbarnamesine bağlanan sonuçların, müstakbel alacaklar yönünden 3. Kişiyi zor duruma düşürebileceği; bu sebeple 3. Kişinin sorumluluğu doğmayacak şekilde haciz uygulamanın hakkaniyete uygun olduğu görüşündedir. Zira bir kararında “..Buna göre haciz ihbarı ile doğmamış bir alacağın haczinin istenmesi halinde, 3. kişinin geleceğe yönelik olarak alacağın doğup doğmayacağını bilmesi ve bu nedenle itiraz etmesi beklenemeyeceğinden, doğacak alacakların İİK.’nun 89. maddesine göre haczinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Alacaklı borçlunun 3. kişi nezdinde doğması muhtemel bir alacağını haczettirmek istiyor ise bu amacına, İİK.’nun 88. maddesine göre haciz yazısı gönderilmek suretiyle ulaşabilir…” demektedir. Ancak bu noktada 12. Hukuk Dairesi, 2. Başlıkta da izah ettiğimiz üzere üçüncü şahsın hakikate aykırı beyanda bulunması yahut susması halinde alacaklıya bir imkân vermemektedir. Bu hususta alacaklının korunmaya değer hukuki yararının, 3. Şahıstan daha fazla olduğu kanaatindeyiz. Zira alacaklının, alacağın doğduğu zamanı tam olarak tespit etmesini ve tam da o gün haciz ihbarnamesi tebliğ edebilmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Ancak 3. Şahsın, borçlu ile arasında süregelen bir hukuki ilişkinin var olup olmadığını, borçluya ait bir istihkakın yahut hak ediş alacağının uhdesinde doğup doğmayacağını tespit etmesi çok daha kolay olacaktır.
II) Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin Yaklaşımı
– Daire, haciz tezkeresi ile konulan haczin, İİK m. 88 kapsamında menkul haczi olarak nitelendirilebileceği ve ancak mevcut bir hak ve alacak üzerine konulabileceği görüşündedir. Buna göre, ileride doğması muhtemel bir (müstakbel) alacak, henüz mevcut olmadığı sırada tebliğ edilen haciz tezkeresi ile haczedilemeyecektir. Müstakbel alacaklar, yalnızca haciz ihbarnamesi ile haczedilebilecektir.
III) Hukuk Genel Kurulu’nun Yaklaşımı
– Kurul, 23. Hukuk Dairesi ile aynı hukuki gerekçelerle müstakbel alacakların, yalnızca haciz ihbarnamesi ile haczedilebileceği görüşündedir.
– Genel Kurul 2019 tarihli bir kararında, ” Müstakbel (beklenen ya da doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık gösteren bir alacağın bulunması gereklidir. İcra müdürü bu nitelikte bir müstakbel alacağın bulunduğu hallerde üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi yönündeki istemi kabul eder. Bir hukuki ilişkiye dayanmayan müstakbel alacağın doğmuş alacaklarla birlikte haczi için haciz ihbarnamesi gönderildiği takdirde üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinin doğacak alacak ile ilgili kısmının şikâyet yolu ile icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı bulunmaktadır.” yönünde karar vermiştir. Genel Kurul’un bu kararından anladığımız kadarıyla müstakbel alacakların haczi için haciz ihbarnamesi göndermek isteyen alacaklı, talebinde süregelen hukuki ilişkiyi icra müdürüne bildirmek zorundadır. İcra müdürlüğü de tanzim ettiği haciz ihbarnamesinde doğmuş alacakların yanı sıra örneğin hak ediş, kira, istihkak vs alacakların da haczedildiğini üçüncü şahsa bildirmesi gerekmektedir. Böylece hem mevcut hem de müstakbel alacaklar yönünden geçerli bir hacizden bahsetmek mümkün olacaktır.
– Genel Kurul’un 2019 tarihli bir diğer kararında ise yukarıda yazılı karara atıfta bulunulmuş, haciz ihbarnamesinin İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği 42. Maddesine uygun bir biçimde hazırlanması gerektiği, haczin neye ilişkin olduğu kısmının haciz ihbarnamesinin esaslı unsurlarından olduğu, uygulamada “borçlunun nezdinizde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının haczi” denmek suretiyle bu hususun geçiştirildiğini, borçlu ile üçüncü şahıs arasındaki hukuki ilişkinin uzağında olan alacaklının hukuki ilişkinin vasfını tam manasıyla bilemeyeceğinden bu yöntemin Mevcut Alacaklar yönünden yönetmeliğe uygun olduğunu ancak Müstakbel Alacaklar yönünden bu yöntemin geçerli olamayacağını, dolayısıyla “ve doğacak” kısmının ihbarnameden çıkarılarak yönetmeliğe uygun bir ihbarname haline getirilebileceği kararı verilmiştir.
4) Hukuki Değerlendirme ve Sonuç
Görüldüğü üzere süregelen hukuki bir ilişkiden kaynaklanan müstakbel (doğmamış/doğacak) alacakların haczinin mümkün olduğu hususunda gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
İcra ve İflas Hukuku’na ilişkin davalara bakan 12. Hukuk Dairesi ile özel olarak sıra cetveline itiraz davalarına bakan 23. Hukuk Dairesi’nin kararları arasında ise açık bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Sıra cetveline ilişkin bir dosya 23. Hukuk Dairesi’nin incelemesine tabi tutulduğunda geçerli olan haczin; şikayet davasına konu olarak 12. Hukuk Dairesi’nin incelemesine tabi tutulduğunda geçersiz bir hacze dönüşeceği gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Nitekim bu görüş ayrılığı, Bölge Adliye Mahkemeleri’nde de tezahür etmekte; kimi adliyeler 12. Hukuk Dairesi’nin görüşünü benimserken kimi adliyeler iste 23. Hukuk Dairesi’nin görüşü çerçevesinde karar vermektedir. Bu durum, alacaklılar açısından büyük tehlike arz etmektedir ve hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu’nun görüşü, 23. Hukuk Dairesi ile aynı doğrultuda olsa da 12. Hukuk Dairesi’nin, Genel Kurul karar tarihinden sonraki tarihlerde vermiş olduğu kararlarında dahi aksi yönde kararlar vermesi, daha fazla kafa karışıklığına mahal vermektedir.
Neticeten; borçlunun müstakbel alacaklarını haczettirmek isteyen alacaklının her iki usulü de uygulaması, yani aynı anda hem haciz tezkeresi hem de süre gelen hukuki ilişkiyi belirtmek suretiyle haciz ihbarnamesi tebliğ ettirmesi, sürpriz kararlara karşı en garanti yol olacaktır.
(Yazımızda faydalandığımız Yargıtay Kararları’nın bilgilerini almak için buraya tıklayarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.)